Höyükler kabaca 2 bin yıl kesintisiz iskan edilmiştir. Özellikle neolitik yerleşimin genişliği, barındırdığı nüfusu, oluşturduğu güçlü sanat ve kültür geleneği ile son derece dikkat çekicidir.Yerleşimde 8 bin üzerinde insan yaşadığı kabul edilmektedir.Çatalhöyük'ün diğer neolitik yerleşimlerden temel farkı, bir köy yerleşmesini aşıp kentleşme evresini yaşamakta olmasıdır.Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan bu yerleşimin sakinleri, ilk tarımcı topluluklardan da biridir. Bu özelliklerinin bir sonucu olarak 2009 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne önerilmiştir. UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmesine karar verilmiştir.
Araştırma ve kazılar
Doğu Höyük (Çatalhöyük (Doğu)), muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Neolitik Çağ yerleşim merkezidir. 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş, ilk kazıları 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır. 1993'te yeniden başlayan ve günümüze kadar devam eden kazılar Cambridge Üniversitesi'nden Ian Hodder tarafından yönetilmektedir ve İngiltere, Türkiye, Yunanistan, ABD'li araştırmacılardan oluşan karma bir ekip tarafından yürütülmektedir.Kazı çalışmaları ağırlıklı olarak "ana höyük" olarak görülen Doğu Höyük'te yürütülmüştür.Buradaki kazı çalışmalarının 2018 yılına kadar sürdürülmesi planlanmaktadır.Batı Höyük'te ise 1961 yılında höyüğün üzerinde ve güney yamaçta iki derinlik sondajı gerçekleştirilmiştir. Doğu Höyük'te 1993 yılında ikinci dönem kazıları başladığında Batı Höyük'te de yüzey araştırması ve yüzey sıyırması çalışmaları başlatılmıştır.
Tarih öncesi yerleşim birimleri Tunç Çağı'ndan önce terk edilmiştir. Bir zamanlar iki yerleşim birimi arasında Çarşamba Nehri'nin bir kanalı akmaktadır, ve yerleşim birimleri, ilk tarım zamanlarında elverişli sayılabilecek alüvyonlu toprak üzerine kurulmuştur. Evlerin girişleri üst kısımlarında bulunmaktadır.
Tabakalanma
- Çatalhöyük (Doğu)
- Çatalhöyük (Batı)
Doğu Höyük'teki Kalkolitik Çağ tabakaları MÖ 6200 - 5200 yılları arasına tarihlenmektedir.
Buluntular
Mimari
- Çatalhöyük (Doğu)
Yerleşimin genelinde evlerin birbirine bitişik inşa edildiği, dolayısıyla duvarların ortak kullanıldığı, aralarında avluya açılan dar geçitlerin bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu avlular bir yandan hava ve aydınlatma sağlayan, diğer yandan da çöp alanı olarak kullanılan alanlardır. Avlular etrafından yapılmış bu konutlar mahalleleri oluşturmuştur. Bu mahallelerin yan yana sıralanmasıyla da Çatalhöyük kenti ortaya çıkmıştır.
Konutlar birbiri üstüne, aynı plana göre inşa edilmiştir. Bir önceki konutun duvarları, bir sonrakinin temelleri olmuştur. Konutlaın kullanım süresi 80 yıl gibi görünmektedir. Bu süre dolduğunda ev temizlenmiş, toprak ve molazla doldurulmuş, üstüne aynı planda yenisi inşa edilmiştir.
Konutlar dörtgen biçimli kerpiç tuğlalarla taş temel kullanılmadan dörtgen planlı olarak yapılmıştır. Ana odalara bitişik depo ve yan odalar bulunmaktadır. Aralarında dikdörtgen, kare ya da oval biçimde geçişler vardır. Çatılar, saz ve kamış damların üstlerinin, günümüzde bölgede ak toprak olarak adlandırılan kalın bir kil tabakasıyla sıvanmasıyla yapılmıştır. Bu çatıları taşıyan ahşap kirişlerdir ve duvarların içine yerleştirilen yine ahşap dikmelere dayanmaktadır.Arazinin farklı eğilimleri yüzünde konut duvarlarının yüksekliği de farklıdır ve bu farklılıktan yararlanılarak batı ve güney duvarlarının üst kısımlarında, ışıklandırmayı ve havalandırmayı sağlamak üzere pencere boşlukları bırakılmıştır.Konutların tabanları, duvarları ve içlerindeki tüm yapı ögeleri beyaz renkte bir sıva ile kat kat sıvanmıştır. Yaklaşık 3 cm. kalınlıktaki bir sıvada 160 kat belirlenmiştir. Sıva, beyaz kalkerli, milli bir kil kullanılarak yapıldığı anlaşılmıştır. Çatlamaması için içine ot, bitki sapları ve yaprak parçaları katılmıştır. Konutlara giriş çatıda açılan bir delikten, büyük olasılıkla tahta bir merdivenle sağlanmaktadır. Yan duvarlarda giriş yoktur. Konut içindeki ocak ve oval biçimli, üstleri düz bırakılan fırınlar çoğunlukla güney duvarında yer almaktadır. Her konutta en az bir platform bulunmaktadır. Bunların altlarına, zengin gömüt armağanlarıyla ölüler gömülmüştür. Depo odalarının bir kısmında açkılama taşları, baltalar ve taş aletlerin konduğu kilden yapılma kutular ele geçmiştir.
Höyüğün erken tabakalarında Mellaart'ın saptadığı yanmış kireç topaklarına üst tabakalarda rastlanmamaktadır. Zaten alt tabakalarda sıva olarak kireçten yararlanıldığı, ancak üst tabakalarda sıva için kil kullanıldığı görülmektedir. Kazı başkanı Hodder ve İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nden Wendy Matthews, kireç kullanımının, çok fazla odun gerektirdiği için daha sonraki evrelerde terk edildiği görüşündedir. Kireç taşı, 750 dereceye kadar bir ısıda fırınlandıktan sonra sönmemiş kirece dönüşmektedir. Bu ise çevreden büyük miktarda ağaç kesilmesini gerektirmekteydi. Arkeologlar benzer sıkıntıların Ortadoğu neolitik yerleşimlerinde de yaşandığını, örneğin Ayn Gazal'ın 8.000 yıl önce, yakacak odun sağlamak uğruna çevreyi yaşanamayacak hale getirmeleri yüzünden terk edilmiş olduğunu kabul etmektedirler.
Bir kutsal mekan olduğu düşünülen yapının kuzey ve doğu duvarlarında 1963 yılı kazıları sırasında Çatalhöyük kent planı olduğu anlaşılan bir harita ortaya çıkarılmıştır. Günümüzden yaklaşık olarak 8200 yıl öncesine tarihlenen (radyokarbon tarihleme yöntemi ile saptanan yaşı MÖ 6200 ± 97) bu çizim, dünyanın bilinen ilk haritasıdır. Yaklaşık olarak 3 metre uzunluğa ve 90 cm. yüksekliğe sahiptir. Halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.
- Çatalhöyük (Batı)
Çanak çömlek
- Çatalhöyük (Doğu)
- Çatalhöyük (Batı)
Küçük buluntular
- Çatalhöyük (Doğu)
Pişmiş kilden damga mühürler, damga mühürlerin ilk örneklerinden sayılır. Dokuma ürünleri ve ekmek gibi çeşitli baskı yüzeylerinde kullanıldıkları düşünülmektedir. Çoğu oval ya da dikdörtgen biçimli olmakla birlikte çiçek şeklinde bir damga mühür de bulunmuştur ve dokuma desenlerinde görülmektedir.
Ele geçen heykelcik buluntuları pişmiş toprak, tebeşir, sünger taşı ve su mermerinden oyulmuştur. Tüm heykelcikler birer tapınma nesnesi olarak görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder